Thursday, December 30, 2010

Happy New Year

2010 bir çok açıdan benim için süprizlerle dolu bir yıl oldu. Bazı süprizler çok sevindirici, bazıları ise bir o kadar üzücü idi. Ama sonuçta acısı ve tatlısı ile bu yılı geride bırakırken hayatımda tatmadığım mutlulukları ve zorlukları tadacağıma emin olduğum yeni bir yıla yelken açıyorum.

2011'in herkese sağlık, başarı ve mutluluklar getirmesini dilerim.

Bugün aldığım yılbaşı tebrikleri içerisinde en çok beğendiğim mesaj/şiir'i de bu vesile ile herkesle paylaşmak istedim.
Herkese iyi seneler!!

MUERE LENTAMENTE YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER

Quien no viaja, Seyahat etmeyenler,
Quien no lee, Okumayanlar,
Quien no oye música, Müzik dinlemeyenler,
Quien no encuentra gracia en sí mismo. Vicdanlarında hoş görmeyi barındıramayanlar.

Muere lentamente Yavaş yavaş ölürler
Quien destruye su amor própio, Kendilerine olan sevgilerini yıkanlar,
Quien no se deja ayudar. Hiçbir zaman yardım istemeyenler.

Muere lentamente Yavaş yavaş ölürler
Quien se transforma en esclavo del hábito Alışkanlıklarına esir olanlar,
Repitiendo todos los días los mismos trayectos, Her gün aynı yolları yürüyenler,
Quien no cambia de marca, Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
No se atreve a cambiar el color de su vestimenta, Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
O bien no conversa con quien no conoce. Veya bir yabancı ile konuşmayanlar.

Muere lentamente Yavaş yavaş ölürler
Quien evita una pasión y su remolino de emociones, İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
Justamente éstas que regresan el brillo a los ojos Tamir edilen kırık kalplerin...
Y restauran los corazones destrozados. Gözlerindeki pırıltıyı görmekten kaçınanlar.

Muere lentamente Yavaş yavaş ölürler
Quien no gira el volante cuando está infeliz con Aşkta veya işte bedbaht olup
Su trabajo, o su amor, İstikamet değiştirmeyenler,
Quien no arriesga lo cierto ni lo incierto para ir Rüyalarını gerçekleştirmek için
Atrás de un sueño Risk almayanlar,
Quien no se permite, ni siquiera una vez en su vida, Hayatlarında bir kez dahi...
Huir de los consejos sensatos. Mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.

Vive hoy! Şimdi yaşa!
Arriesga hoy! Bugün riske gir!
Hazlo hoy! Hemen harekete geç!
No te dejes morir lentamente! Kendini yavaş ölüme teslim etme!
No te impidas ser feliz! Mutluluktan kaçınma!

PABLO NERUDA

Wednesday, December 29, 2010

How Fast is Google Chrome

Chrome'a mı geçsek ne dersiniz? :-)
Google Japonya ekibi, Chrome’un ne kadar hızlı çalıştığını kanıtlamak için domino taşlarını kullanarak oldukça ilginç bir gösteri hazırlamış. Videodaki “Click” ifadesi farenin tam o anda tıklandığını gösteriyor. Hızı göstermek açısından ilginç ve eğlenceli bir iş ortaya çıkmış.



Kaynak: http://www.neonebu.com/ShowBlog2.aspx?Web=oblomov&CId=161120

Sunday, December 26, 2010

The best of 2010 about me

Sevgili lise arkadaşım Ata İsmet Özçelik'in kendi blog'unda önerdiği bir konuyu değerlendirerek ben de kendim için bir "2010'daki Enler" listesi yapmaya karar verdim.

En iyi film: The Social Network
En iyi dizi: LOST
En iyi kitap: Marshall Goldsmith - What Got You Here, Won't Get You There
En iyi konser: Sertap Erener - Kuruçeşme Arena
En iyi tiyatro: 6 Haftada 6 Dans Dersi
En iyi show: Cirque du Soleil - Mystere (Las Vegas)
En iyi oyun: Angry Birds
En iyi tatil gezisi: Amerika
En iyi yemek: Chicago stili pizza
En iyi yabancı albüm: Pink Martini - Spelendor In The Grass
En iyi yerli albüm: Sertap Erener - Rengarenk
En iyi gadget: Experia X10i
En iyi web start-up: Grupanya
En iyi web sitesi: Twitter
En iyi marka: Apple
En iyi mobil uygulama: Foursquare
En önemli olay: Kariyerimdeki değişiklikler
En büyük şanssızlık: THY'nin attığı bilet kazığı
En büyük hayalkırıklığı: LOST'un son bölümü

Ata'nın listesi ve güzel blog'u için de buraya tıklayın.
Sevgiler.

Saturday, December 25, 2010

Lider Olmak

Bugünlerde okuduğum Seth Godin'in "Takım Oyunu" kitabında altını çizeceğim onlarca noktadan biri:
En kolay şey, tepki vermektir.
Ikinci en kolay şey, karşılık vermektir.
Ancak en zor şey başlatmaktır...
Bu kitabı herkese tavsiye eder, telefonumdan girdiğim ilk yazıyı da bu şekilde tamamlamak isterim. :-)
Sevgiler.

Friday, December 24, 2010

Do you remember Hans Rosling?

If the answer is no, please click here before move on into this entry.
He is the the developer of the breakthrough software Gapminder and a genious in statistics and world's demographical development history.

He is a regular TED speaker and you can watch his talks without taking a breath! He is one of the most enthusiastic presenters I ever seen.

So, enough with the small talk.

If you are familiar with him a little bit more now, please go below and watch his latest video @ BBC with a more technological presentation. (that means, you will miss his wooden stick! :-)
Enjoy!

Google Liquid Galaxy @ TED

Two of my favorite organizations come together for the below video... Let me introduce you the Google's currently developed project: "Liquid Galaxy".

Google's Liquid Galaxy is engineer Jason Holt's 20% time project, a wraparound view of 8 LCD screens providing a truly immersive experience of Google Earth and Street View. It has a virtual glass elevator that lets you fly around the world.

The journey is amazing. Take a look below:

Wednesday, December 22, 2010

Yıldız Eken Adam

Aşağıdaki iki fotoğraf bugün bir e-mail ile geldi ve paylaşmak istedim. Aşağıda göreceğiniz heykel Litvanya'nın Kaunas şehrinde bulunan ve gündüz vakti baktığınızda sıradan gelen bir köylü heykeli.

Araştırmama rağmen yapan heykeltraşın adını bulamadım. Ama zaten gayet alelade bir heykel olduğu için bulmaya da gerek yok diye düşünebilirsiniz.


O zaman sizi ikinci fotoğrafla başbaşa bırakıyorum...


Ne dersiniz... hala heykel alelade geliyor mu? Arkasında yatan yaratıcılığı ve kusursuz ışık seçimini gördünüz mü? Gerçekten de insan yaratıcı olmaya görsün, yaptığı her işe bunu yansıtabiliyor değil mi? Unutmadan heykelin ingilizce adını da vereyim "The Star Sower".

Facebook vs. Twitter

Bu hafta içerisinde gördüğüm ve çok hoşuma giden bu demografik'i blog'uma koymazsam olmazdı. Her ikisini de geç de olsa kullanmaya başladığım bu iki sosyal ağdan hangisini tercih edersin derseniz, cevabım tereddütsüz twitter olur. Bunun temel nedeni, "çok hızlı bir şekilde yararlı bilgiye ulaşma fırsatı" vermesi.

Aşağıdaki sayısız grafiksel veriden ilgimi en çok çeken şey ise; "follow a brand" ve "of brand followers will purchase that specific brand" oranları oldu. Hala sosyal medyanın gücüne inanmayan var mı? :-)

The Innovation Secrets of Steve Jobs

“The Innovation Secrets of Steve Jobs” isimli kitabından yapılan bu alıntıda, yazar Carmine Gallo, Jobs’ın Nike CEO’su Mark Parker’a söylediklerini aktarıyor ve Apple’ın odaklanmış sadelik stratejisini gözler önüne seriyor.

Nisan 2010′da Fast Company dergisinin düzenlediği “Innovation Uncensored” adlı konferansta konuşan Nike Genel Müdürü Mark Parker göreve yeni başladığında Steve Jobs’la arasında geçen bir konuşmayı anlattı. Jobs’a herhangi bir tavsiyesi olup olmadığını sorduğunda “Nike dünyanın en iyi ürünlerinden bazılarını yapıyor, olağanüstü güzellikte, çarpıcı ürünler. ancak çok miktarda kötü ürün de yapıyorsunuz. Kötü ürünlerden kurtulup iyilere odaklanın.” cevabını almış.

Parker, “Kısa bir sessizlikten sonra gülmesini bekledim, kısa bir sessizlik gerçekten oldu ama kimse gülmüyordu. Kesinlikle haklıydı. Düzenlemeler yapmak zorundaydık.” sözleriyle konuşmayı anlatmaya devam etti.

Parker düzenleme kelimesini tasarımlar için değil iş kararları için kullanıyordu. Odaklanma iyi tasarımlara yol açtığı gibi iyi iş kararlarına da yol açar. Tim Cook iktisat okullarında geleneksel olarak öğretilen yönetim felsefesinin ürün yelpazesini genişleterek riskleri azaltmayı tavsiye ettiğini ancak az sayıda ürüne bütün kaynaklarını adayıp o ürünleri mümkün olan en iyi şekilde üretmeyi tercih eden Apple’ın, anti-iktisat okulu felsefesini temsil ettiğini söylüyor.

Steve Jobs da 2008’de Fortune Magazine’e verdiği bir röportajda “Apple’dan başka 30′dan az ana ürünü olan ve 30 milyar dolardan daha değerli olan başka firma var mı bilmiyorum” demişti.
Jobs; “Geçmişteki büyük tüketici elektroniği firmaları binlerce ürüne sahipti. Biz daha fazla odaklanmaya eğilimliyiz. İnsanlar odaklanmanın ilgilendiğiniz türde ürünlere “evet” demek olduğunu düşünüyorlar. Ancak bize göre odaklanma bunun tam tersi, odaklanma karşınıza çıkan yüzlerce iyi fikre “hayır” diyebilmek. Seçimlerinizi çok dikkatli yapmalısınız. Yapmış olduğumuz şeyler kadar yapmadığımız şeyler için de gurur duyuyorum. Bunun en net örneği yıllarca bir PDA üretmek için piyasa baskısı hissetmemiz. Ancak PDA kullanan insanların %90′ının bu araçları sadece yolda bilgi edinmek için kullandığını fark ettik. Kullanıcılar PDA’larine bilgi yüklemiyorlardı. Kısa süre sonra cep telefonlarının da bu amaçla kullanılabileceğini, bu yüzden de PDA pazarı şimdiki boyutunun küçük bir yüzdesine kadar küçülerek devam ettirilebilir olma özelliğini yitireceğini öngördük. Bu yüzden PDA pazarına girmemeye karar verdik. Bunu yapmasaydık iPod’u geliştirmek için kullandığımız kaynaklara sahip olmayacaktık.

Apple’ın erken döneminde baş yatırımcı Mike Markkula, Apple çalışanlarına gönderdiği mesajda pazarlama stratejilerini özetledi. Mesajda odaklanmanın öneminden bahseden yatırımcı “yapmaya karar verdiğimiz işleri iyi yapabilmek için diğer tüm önemsiz fırsatları görmezden gelmeliyiz, kalan fırsatlardan sadece iyi yapabilecek kaynaklara sahip olduklarımızı seçmeli ve bütün çabamızı o fırsatlar üzerinde yoğunlaştırmalıyız.”

Ürün tasarımı ve iş stratejisinde eksiltme genellikle katma değer yaratır. Matthew May bu durumu “İster bir üründen, ister bir performanstan, bir pazardan ya da organizasyondan bahsediyor olalım, ekleme alışkanlığımız, tutarsızlık, aşırı yükleme ya da israfa veya bunların üçüne birden yol açar” sözleriyle özetlerken, Küçük Prens’in yazarı Antoine de Saint-Exupéry de “Bir tasarımcı mükemmele ulaştığını ekleyecek hiçbir şey kalmadığında değil, çıkaracak hiçbir şey kalmadığında anlar” sözleriyle Apple’ın felsefesini yıllar öncesinden özetler gibi konuşmuş.

Peki her firma Apple’ın yöntemiyle inovasyon yapabilir mi? Cavap, hayır. Apple’ın yenilikçiliğinin arkasındaki prensipleri herkes öğrenebilir, ancak inovasyon cesaret ister, bu da herkesin sahip olmadığı bir özelliktir. Jobs’un 1998′de yaptığı gibi, bir firmanın ürün sayısını 350′den 10′a indirmek büyük bir cesaret örneği. Jobs’ın iPhone’da yaptığı gibi, Bir akıllı telefonun klavyesini ortadan kaldırıp kalan alanı daha büyük bir ekran olarak değerlendirmek cesaret ister. Apple’ın Snow Leopard’da yaptığı gibi, daha stabil ve güvenilir olması için bir işletim sisteminden kodları çıkarmak cesaret ister. Steve Jobs’ın sunumlarında sık sık yaptığı gibi, bir PowerPoint slaydından bir kelime dışındaki bütün kelimeleri silmek cesaret ister. Firma web sitesinin ana sayfasında sadece bir ürüne yer vermek cesaret ister. Bir yılda rakiplerin piyasaya bir ayda sürdüğünden daha az ürün sürmek cesaret ister. Adobe Flash’ın modern mobil çağa uygun olmadığını söylemek gibi, kullanıcılar tarafından iyi karşılanmayan davranışlarda bulunmak cesaret ister. Bir çocuğun kolaylıkla kullanacağı bir ürün yaratmak cesaret ister.

Çeviren: Emre ÇEVİKOL
Kaynak: http://www.fastcompany.com/