Saturday, December 5, 2009

10 Faces of Innovation



10 İnovasyon Emri (The Ten Faces of Innovation)

Hepimiz o anı yaşamışızdır. Kritik bir toplantıda yeni fikrinizi ya da önerinizi ortaya atmışsınızdır. Hızlı bir tartışma, hızla artan desteğe dönüşür ve kritik kütleye ulaşmanıza az kalmıştır... ve o sırada, tam o sırada, umutlarınız, birisinin sesini yükseltip de “Bir dakikalığına Şeytanın Avukatı rolünü oynamama izin verirseniz...” demesiyle yıkılır.
Bu masum gibi görünen kalıbın koruyucu gücünü eline alan konuşmacı, artık fikriniz hakkında istediği gibi atıp tutmakta özgürdür, üstelik dokunulmazdır. Çünkü sizi en kötü şekilde eleştiren kendileri değildir, hayır, aslında “Bana buna Şeytan söyletiyor”demektedirler...

Ünlü tasarım danışman şirketi IDEO’nun kurucu ortaklarından biri olan Tom Kelley’in “yenilikçi bir şirket olmak için gerekli on fonksiyon” üzerine yazdığı kitap işte bu satırlarla başlıyor. 10 Inovasyon Emri kitabı, büyük kurumlarda inovasyon ateşinin fitilini yakmak için gerekli yakıtı sağlayan birey ve takımlar ile ilgili. Toplantı odalarımızdan ve zihinlerimizden; her gün yüzlerce yeni fikir, kavram ve tasarımın katili bu Şeytanı ve Avukatını kovmak ve inovasyon çarkınının başarı ile dönmesi için gerekli bireyleri tanıtıyor bizlere. Kim mi bunlar?

Antropolog, Deneyci, Çaprazlayıcı, Mücadeleci, İşbirlikçi, Yönetmen, Deneyim Mimarı, Set Tasarımcısı, Hizmet Ustası ve Hikayeci. Her birinden kısaca bahsedersek:

Antropolog; insan davranışlarını gözlemler ve insanların ürünlerle, hizmetlerle, mekanlarla nasıl fiziksel ve duygusal ilişkiler kurduklarını anlayarak şirkete yeni anlayış ve bilgiler sağlar. Antropologlar olaylara “vuja de” algısı ile, yani daha önce pek çok kez yaşamış bile olsanız, aynı şeyi ilk kez yaşıyormuş hissi ile yaklaşır. Zaten, “keşif, herkesin gördüğünü görüp, kimsenin düşünmediğini düşünmek” değil midir?

Deneyci; sürekli yeni fikirleri test ederek, deneme yanılma yöntemi ile öğrenir. Öğrenen bir kuruluş olmak inovasyon kültürünün temeli ve tuğlasıdır. Deneyci, şirketi genç tutmaya yardım eder ve her zaman hesaplanmış riskleri almaya hazırdır. Geçmişteki herhangi bir büyük inovasyonun oluşumunu inceleyin, bir Deneycinin ayak izlerini bulursunuz. Kabul, bir kaç kişinin kafasına elma düşmüştür ya da ağacın altındayken kafalarında fikir çakmıştır, ama geri kalanlarımız için deneycilik gelecek atılımı hazırlamak için en iyi yoldur.

Çaprazlayıcı; diğer sektörleri ve birikimleri keşfeder; öğrendiklerini, sizin kuruluşunuzun kendine has ihtiyaçlarına uyacak şekilde dönüştürür. En başarılı Çaprazlayıcılar “T biçimi” adını verdiğimiz insanlardır. Yani, pek çok konuda bilgi sahibi olan ama özellikle bir konuda uzmanlaşmış insanlar. Her kurumun Çaprazlayıcılara ihtiyacı vardır. Geniş ilgi alanları, bitmek bilmeyen merakları, öğrenmek ve öğretmek için sonsuz hevesleri... Çaprazlayıcılar, yeniliğin doğal düzeni için çok önemlidir, hatta vazgeçilmezdir.

Mücadeleci; inovasyon yolunun engellerle döşeli olduğunu bilir. Bu engelleri aşmak, etrafından dolanmak konusunda yeteneklidir. Bazen inatçı olurlar ama inat iyidir. Mücadeleciler uzmanları dinlerler, ama iş kendi çalışmaları, hayatları, kariyerleri üzerinde karar vermeye gelince son lafı yine onlar söyler.

İşbirlikçi; farklı grupları bir araya getirir ve ortalarında onları yönlendirerek yeni birliktelikler ve çeşitli yaklaşımları bir arada kullanan çözümler üretir. İşbirlikçiler insiyatifi ele almış Çaprazlayıcılardır. Şirketlerin iç sınırlarını aşıp bizi çalıştığımız yığınlardan koparıp, çok alanda yetkin takımlar oluştururlar. Ayrılıklara ve dağılmalara karşı arabuluculuk becerilerini kullanarak, takımları ortadan yönetirler. Enerji ve tutkunun kazanacağı zaman, daha iyi birer amigo bulamazsınız.

Yönetmen; sadece yetenekli bir ekibi bir araya getirmekle kalmaz, aynı zamanda yaratıcılıklarını da alevlendirir. Sahneyi ve sahne ışığını başkalarına bırakmayı bilir. Yeni projeler bulmayı ve zorluklara meydan okumayı da sever. Sorunları ortaya çıktığı anda çözmek zorunda olan Yönetmenler uygulayabildikleri her taktiği, her yöntemi dener, ellerine geçirebildikleri tüm kaynakları kullanırlar.

Deneyim Mimarı; deneyimleri işlevselliğin ötesinde görerek, müşterilerin açık ya da gizli ihtiyaçlarıyla derin bir bağ kurar. Bilge Deneyim Mimarları enerjilerini nasıl yoğunlaştıracaklarını iyi bilirler. Eğer ürün ya da hizmetinizle ilgili “her şeyi” iyileştirmeye giderseniz, sonucunuz kimsenin alamayacağı pahalı bir ürün ya da hiçbir konuya odaklanmamış, çok az takdir gören bir ürün olabilir. Deneyim Mimarı; ilk soruyu, yani “müşteri için en önemli olanın ne olduğunu” sorandır.

Set Tasarımcısı; yenilik takımı elemanlarının en iyi performansı vereceği ortamlar hazırlar; fiziksel çevreyi, davranışları ve tutumu etkileyen bir araç haline getirir. Set Tasarımcıları özgür düşüncelere, sürekli fikir üreten insanlara bağlı şirketlerde, çalışma alanlarının sadece genel performansa destek olmakla kalmadığını; çoğunlukla fikirlerin oluştuğu, fırsatların yaratıldığı yer olduğunu bilir. Takımların toplanabileceği, fikirlerin paylaşılabileceği, prototipler yaratılabileceği, çalışmaların sunulabileceği bir yer yaratılmalıdır. Bu yerde (mesela “inovasyon laboratuarı”) yenilik üstünde çalışan insanlar kendilerini evde gibi rahat hissetmelidirler.

Hizmet Ustası; insan kökenli inovasyonun temelidir. Adeta sağlık sektöründe çalışan bir profesyonel gibi müşteriyle o derece ilgilenir ki, sadece hizmet sunmanın ötesine geçer. Hizmet ustaları müşterilerin ihtiyaçlarını öngörür ve karşılamaya hazırlıklı olur. Çok rağbet gören bir hizmet var ise bilin ki işin arkasında bir Hizmet Ustası vardır.

Hikayeci; insan değerlerinden ve kültürel özelliklerinden bahseden hikayeleriyle hem şirket içinde morali, hem de şirket dışında farkındalığı arttırır. Hikayecilik karşılıklı güven sağlar, duyguları açığa çıkararak takım arkadaşlarını birbirine bağlar. Bazen paylaşılması zor ve hassas konuların keşfine izin verir. Sonuçta; “ne hikaye anlatılıyor olursa olsun, hikaye özgün olmalıdır”. Çünkü hikayeler yine özgün markaların ruhu ve kişisel mirasıdır.

Başarılı ve inovatif şirketler her bir kişiliğin en iyisine sahip olmak zorunda değildir. Amaç, olimpiyatlardaki dekatlon gibi sadece bir kaç alanda uzman, pek çok alanda ise güçlü olmaktır. Takımınız kendi alanında piyasanın en iyi Antropologlarına sahip olursa belki bir Set Tasarımcınız olmadan da çalışabilirsiniz. Ya da bir Deneycinin deneme yanılmaları bir Çaprazlayıcıya ihtiyaç bırakmayabilir. Yenilikçi bir kültürü yaratmak ve korumak için on tane yaklaşım varken önemli olan sonuçta neler başardığınız olacaktır. Tüm şirketlerin her gün karşı karşıya geldiği testlerde, rakiplerinizden daha iyi işler becermektir önemli olan...

Sonuç olarak; bu yenilikçi kişiliklerden bazılarını geliştirmeniz, Şeytanın Avukatını durdurmanızı da sağlayabilir. Böylece birisi “Bir dakikalığına Şeytanın Avukatı rolünü oynamama izin verirseniz...” dediğinde odada başka bir ses “Bir dakikalığına Antropolog gibi düşünelim, çünkü ben müşterilerimizin aylardır sessiz bir şekilde bu problem ile başettiklerini gördüm ve bu yeni fikir onlara yardım edebilir.” diyebilir. Hatta belki bu ses diğerlerine de cesaret verir ve birisi çıkıp “Bir de Deneyci gibi düşünelim. Bu fikri örnek olarak alıp bir hafta deneyelim ve bakalım iyi bir şey yakalamış mıyız?” der. Veya başka birisi Mücadeleci olup, takımdan bu fikrin üzerinde daha çok çalışılması için ödenek ayrılmasını isteyebilir. Şeytanın Avukatı asla tam olarak çekip gitmez, ama bu on kişi, onu uzak tutabilir. Ya da cehenneme kadar yolu olduğunu söyleyebilir...

1 http://www.tenfacesofinnovation.com/
2 http://www.ideo.com/
3 http://www.ideo.com/thinking/voice/tom-kelley
4 http://en.wikipedia.org/wiki/Albert_Szent-Gy%C3%B6rgyi

No comments:

Post a Comment